Locke Lamora'nın Yalanları - Scott Lynch

"Boğazında kanayan bir kesik olsa ve bir hekim o kesiği dikmeye çalışsa Lamora iğney­le ipliği çalar ve kahkahalar atarak geberip gider. Çocuk… çok fazla çalıyor." Camorr şehri, tarihi boyunca pek çok soysuzluğa, yolsuzluğa, uğursuzluğa, hırsızlığa tanıklık etmiş, büyülü atmosferinde her birini tek tek sindirebilmiştir; Camorr'un Belası'nın ismi şehrin nemli duvarlarında yankılanana dek… Camorr'un Belası'nın yenilmez bir silahşor, usta bir hırsız, duvarlardan geçebilen bir hayalet ve fakirlerin dostu olduğu söylenir. İşte o efsanevi "Bela" narin yapılı, gözü kara ve becerikli Locke Lamora'dır. Locke kimsenin beceremediği bir ustalıkla zenginleri soymasına rağmen, bir başka efsanedeki büyük okçunun aksine çaldıklarından fakirlere tek bir kuruş bile koklatmaz. Locke'un tüm kazancı kendisi ve isimlerinin hakkını fazlasıyla veren hırsızlar çetesi Centilmen Piçler içindir.


Onların sahip olduğu tek ev olan ve her türlü dümen, hile ve numaralarını gerçekleştirdikleri kadim Camorr şehrinin kaprisli ve renkli yeraltı dünyası, içten içe çürümekte ve gizli bir savaş yüzünden parçalanmaktadır. Tek ayak üzerinde onlarca yalan söyleyen Locke ve çetesi, bu büyülü dünyada bu kez tek ayaklarını bile yere basamadan içerisine düştükleri ölüm oyunundan kurtulmak zorundadır. 





Locke Lamora’nın Yalanları’na büyük bir heyecanla başlamıştım. Okuyan herkes beğendi ve önerdi. Bu sebeple de beklentilerim yüksekti. Başlarda acayip sıkıldım. Gözlerimi falan oyucaktım o derece yani. Büyük ihtimalle hava çok sıcak olduğundan da okuma istediğim yoktu ve ben bunun üzerine ağır dilli bir kitabı okumaya çalışınca yerlerde sürünecek hale geldim. Neyse iki üç gün geçti, ben bu süreçte anca 150’ye gelebildim. Sonra bir sabah kalktım ve kitabı elime aldım. İçimden de diyorum ki kesin 2 sayfa okuyup True Detective’i açıp izlicem yine. Sonra düşüncelerim şu şekilde değişti; Kesin kendimi kitaba kaptırıcam Rusty’i izleyemeceğim ühühühühühü. (Matthew Mcconaughey 69 doğumluymuş. Adam babamdan bir yaş BÜYÜK. Sanırım şaka ?!?!?!?!) Çünkü bir noktadan sonra kitabı elinizden bırakamıyorsunuz. Yok yani, olmuyor.


Kitap çok çok güzeldi. Bitirmeden önce of bu kitapla ilgili söylemem gereken çok fazla şey var diyordum ama şuanda ne söyleyebilirim ki Locke Lamora mükemmel diyip yazıyı bitirmek istiyorum.

Dediğim gibi kitabın başları sizi sıkabilir. Dil ağır, çok farklı bir dünya ve bunu canlandırmak biraz sıkıntı yaratabiliyor. Keşke harita olsaydı kitapta. Çünkü çok fazla yer adları ile karşılaşıyorsunuz ve bunları akılda tutmak da biraz zor. 


Kurguya zaten söylenecek söz yok. Tam aha her şey yerine oturdu derken başka bir şey patlak verdi. Heyecan hep doruklardaydı. Özellikle yazar bir olayda geri dönüşü çok güzel kullanmış. İlk önce o anda neler olduğunu size aktarıyor, tabi siz herşeyden habersiz okuyorsunuz. Sonra bam ! bir geri dönüş yapıyor ve olayın arka yüzünü, olaydaki insanların aslında kimler olduğunu öğreniyorsunuz. Çok gizlemli bir kitap, Locke Lamora'nın Yalanları. Geçmiş ve şimdiki zaman arasında mekik dokurken bazı olayların nasıl gerçekleştiğini merak etmekten kendini alamıyor insan. 

Aksiyon sahneleri de tam ayarındaydı. Ne kısa tutulmuş ne de fazlaya kaçmış. Eğer ilk kitap böyleyse Kızıl Gökler Altında Kızıl Denizler’de neler olucak çok merak ediyorum. Elimde olsa ilk kitaptaki olayları taze tutarak hemen başlarım. Daha yeni bir kitap alışverişi yaptığım için de bir süre daha KGAKD’e başlayamayacağım :( Eğer elinizde her iki kitap varsa arayı çok açmayın derim. Bu heyecanla kaptırın gidin. Zaten son sayfadaki konuşma sizi çıldırtıp merakla ikinci kitaba saldırmanıza neden olacak. 

Biraz da ana karakter Locke Lamora'dan bahsetmek istiyorum. Lamora çok incelikli bir karakter. Öyle aklınızda kaslı, karizmatik, kadınları hemen etkisi altına alan bir karakter canlanmasın. Bizimki zayıf ve aman aman da bir yakışıklılığı yok. Ama çok zeki, komik, yetenekli... Aslında Centilmen Piç’lerin hepsi öyle. Esprili ve argolu konuşma tarzları çok yakışmış her birine. Özellikle birbirleriyle iletişimleri, birbirlerine olan sevgileri…. Sevdim ben bu adamları yahu. 


İsim olarak geçen bir karakter var ki kitapta onu acayip merak ediyorum. Öyle böyle değil. Umarım serinin devam kitabında yazar bizi tanıştırır. Gerçi şimdiden söyleyeyim bu kişiyi sevebileceğimi pek sanmıyorum. Eğer tanımadan bu kanıya vardıysam vay onun haline. 

Neyse son olarak kitabın film haklarının satın alındığını size bildireyim. Bunu öğrenince çok ama çok sevdim. Bu dünyayı ekranda görmek gerçekten hoşuma gider. Birkaç blogda filmin kadrosunun tahminleri yapılmış ve benim en çok dikkatimi çeken Şahinci'yi Christian Bale'in canlandırması... Vay be ! Yakışır diye tahmin ediyorum ama bakalım, kesin birşey değil sonuçta. 

Yorumlar

Popüler Yayınlar